Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi mezunu olarak, özel eğitim alanında 12 yılı aşkın süredir aktif olarak çalışıyorum. Çalışma hayatım boyunca yüzlerce çocukla birlikte önemli bir yol kat ettim. Down sendromu, özgül öğrenme güçlüğü (ÖÖG), otizm spektrum bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile duyusal işlemleme problemleri yaşayan çocuklarla birebir çalışmalar yürütüyorum.

SAS Metodu Uygulayıcısı olarak, işlenmiş sesin sinir sistemi üzerindeki düzenleyici etkisini temel alan bu yöntemi; çocukların duygusal regülasyon, sosyal etkileşim ve öğrenmeye açıklık düzeylerini artırmak amacıyla kullanıyorum. SAS, çocuğun kendini nörofizyolojik olarak güvende hissetmesini sağlayarak, gelişimin birçok alanına dolaylı fakat güçlü bir etki sunuyor.

Uygulamalarımda farklı tanılara sahip birçok çocukta anlamlı ve gözlemlenebilir gelişmeler elde ettim. Ailelerin ve çevrenin gözle görülür farkları fark etmesi, sürecimizi motive ederek hızlandırdı. Örneğin:

Dikkat süresi çok kısa olan ve grup içinde yer almakta zorlanan bir çocuğumuz, program süresince oturma süresini artırdı ve yönerge takibini geliştirdi.

Otizm tanısı olan bir danışanımda ismine tepki verme, göz teması kurma ve taklit becerilerinde belirgin ilerleme sağlandı.

Duyusal hassasiyeti yüksek bir çocuk, yüksek sesli ortamlarda daha sakin kalmayı ve sosyal ortamlarda daha az kaçınma davranışı göstermeyi öğrendi.

Özgül öğrenme güçlüğü yaşayan bir başka danışanımız, sesli okuma yaparken daha akıcı hale geldi ve okuma sırasında yaşadığı gerginliği büyük ölçüde azalttı.

Bunun gibi yüzlerce örneğe şahit oldum. SAS, aile iş birliği ve yapılandırılmış eğitim programlarıyla birlikte uygulandığında, çocukların potansiyellerine daha kolay ulaşmalarını sağlayan güçlü ve etkili bir destek aracıdır.

Özetle, SAS’ı yalnızca bir müdahale yöntemi değil; çocuğun bütünsel gelişimini destekleyen güçlü bir araç olarak ele alıyor ve her çocuğun ihtiyacına özel planlamalarla uyguluyorum.